
Güvenmek istedik çünkü gerekliydi.
Arkadaşlarımıza, âşık olduğumuz adamlara, akrabalarımıza, sözüm ona sadık dost sandıklarımıza… Güvensiz yaşamak hastalıklı bir ruhun ilk habercisidir diye korktuk. Paniğe kapıldık. Ve ısrarla yılmadan birilerine güvenmeye çalıştık. Her düştüğümüzde kanayan dizlerimiz olsa razıydık ama oluk oluk kanayan kalbimiz oluyordu ve o dizlerimizden daha fazla acıyordu. Gözlerimiz pınarlara dönünce anladık. İçimize dolan kan gölleri telafisiz yaraları kalıcı kılıyordu ruhumuzda. Böyle böyle edindik; 'Güven' denen kelimenin sadece bir kelimeden ibaret olduğunu. Böyle böyle öğrendik; insanların etten kemikten oluşup ruhlarının bedenlerinde emanet durduğunu.
Her gördüğümüzde ‘hoş geldin’ dedik umuda. ‘Eyvallah’ çektik sabra.
Kadındık!
Kırıldık!
Kırgınlıklarımızı bile söylemeye utandık! Bütün oyunlar bizim üzerimize oynanıyordu. Dünya dönerken pervane âşıklar da hiç zaman kaybetmiyordu.
Yanıldık!
Sabır ve umut içimize işleyen en değerli ve bir o kadar da hassasiyetli kavramlardı. Kandık!
Kandırıldık!
Ve biz, böyle böyle çıldırdık!
YAZI: KAMURAN AKDEMİR